14 Ocak 2015 Çarşamba

"Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı... Cemal Süreya"

         Böyle demiş büyük üstad dizelerinde. Ne de güzel söylemiş. Güne güzel bir kahvaltı ile başlayıp kendini iyi hissetmeyeni görmedim hiç. Bugün kalabalıklardan keyif alınan,güne uyandığımızda sıcacık kokuların burnumuza ilk değdiği,paylaşıldıkça çoğalan arkadaşı çay olan kahvaltıdan bahsediyoruz. Bakalım siz de benim gibi kahvaltıyı günün her öğününe yayabilenlerden misiniz?........Evet? O zaman doğru yerdesiniz.
        Kahvaltı kelimesi kahve-altı kelimelerinin kaynaşmasıyla meydana gelmiştir. Türkler de kahve kültürü geliştiğinden aç karnına kahve içilmesin diye kahveden önce hafif atıştırmalık öğünü diye geçse de kahvaltı dünyanın her yerinde bu böyle değil. Mesela Osmanlı'da belki bu böyleyken, Fransa'da ve İtalya'da sade bir kruvasan ve kahve, Filipinler de meyve ve omlet, İran'da menemen, Almanya'da sosis ve sağlam bir kaşar........ anlamına gelebilir kahvaltı. Musevilerde ibadet sonrası öğleye doğru bir etkinliğe dönüşebilirken bazen ilk öğün genel de dünyadaki çalışma sistemine göre kahvaltı saati belirlenmiş diyebilirim. İş yerlerinde öğlen 12 de başlayan yemek sistemi kahvaltının saatini de sabah 06.00-09.00 arası olarak belirlemekte büyük rol oynuyor. 
       Peki kahvaltı deyince benim aklıma ne geliyor? Öncelikle köken olarak Doğu'dan geldiğimiz için her yer ne kadar hızlı şehirleşmeye gidip yanında da popüler kültürü sürüklese de hala köyü olanlardan ailesi köyde yaşayanlardanız. Bana bir fırsat verilseydi Almanya,Fransa,İsviçre,İtalya da nereleri gezmek isterdin diye? İnanın gidip Şanzelize de yemek kültürünü anlamaya çalışmazdım.Lezzetli peynirlerinin,tereyağların,ekmeklerinin ve sucuklarının yapıldığı,şarapların damıtıldığı köyleri gezmek isterdim. İnsanların orada sofralarına oturmak isterdim.İşte o zaman anlaşılır bir şehir diye düşünüyorum. Konuyu dağıtmadan kahvaltı denince benim aklıma köyümüzünde en güzel sunumu olan  köy (tam buğday) unundan yapılan katmerler,közlenmiş sebzeler, doğal veya organik meyvelerden yapılan reçeller, Malatya gelenekseli sac da kömbe,mis gibi tereyağında yapılmış omletler (ekşili köy ekmeği,tandır ekmeği,yufka ekmeği ile) ,salamura katkısız doğal peynirler ve bembeyaz tarhana geliyor. Oradan taşınıp yaşadığım şehre geldiğim de ise aklıma pastırma,sucuk,yufka börekler,menemen ve değişik omletler geliyor. Herkesin tercihi farklı olabilir. Geleneksel Türk mutfak kültüründe de zaten bunları görüyoruz.
Ben bugün sabah kahvaltısında ne yiyorum? Peynir,zeytin gibi klasik lezzetlerin yanında her gün bir sıcak öğün tercih edyorum ve bugünki sıcak öğünümün adı bazlama veya Mersin,Adana yöresinin en geleneksel lezzetlerinden biri olan sıkma.Ben ikisinin tarifini de buraya yazacağım.
BAZLAMA

Mısır, arpa, darı ve buğday unlarından yapılan mayalı, mayasız, yağlı, yağsız, şekerli, şekersiz, ince ve kalın pişirilen saç ekmeğidir bazlama.Çeşitleri çoktur yöresine göre değişir. Hanımlar bazlama bu değil demeden söylemeyliyimki aklın yolu bir :) Annemin yaptığı en sevdiğimdir.
Malzemeler:
1 kg un
1 tatlı kaşığı kuru maya veya buna karşılık olabilecek yarım paket yaş maya (21 gr)
2 tatlı kaşığı tuz
Alabildiği kadar su (hamurumuz sert olmamalı ele yapışmayacak rahat yoğrulacak yumuşaklıkta olmalı)
Her hamur bezesi için 2 yemek kaşığı hafif yumuşamış tereyağı veya kalıp yağ bulunduralım.
 Yapılışı:
Unumuzun ortasını açalım ve mayamızı tuzla birlikte ekleyelim. Bir miktar kadar su ekleyip mayamızın köpürmesi için 15dk kadar dinlendirelim.Bu işlemden sonra hamurumuzu istenilen kıvama gelene kadar yoğuralım.Bezelerimizi yuvarladıktan sonra hafif elimizle açarak ortasına teryağ veya kakıp yağımızı ekleyelim.ve avucumuzun bileğimize yakın kısmı ile hamura yavaş yavaş yağı yedirelim ve tekrar yuvarlak bir beze haline getirip hamurumuzu bir merdane,oklava yardımıyla hafif tezgahımızı ve bezemizi unlayarak açalım.Isınan tavamıza koyup orta ateşte hem iki tarafı kızaracak hem de içi pişecek kadar bekleyelim.Diğer bezelerimizi de bu şekilde hazırladıktan sonra güzel bir peynirle miss kokan bir kahvaltıya afiyet olsun diyorum. :)
PÜF NOKTALAR:
Tavsiyem aceleniz var ise 1.5 saat kadar eğer yoksa bir gece hamurun ekşitilmesidir.Yani hamuru üretiyoruz ve tekrar yoğurduğumuzda çok daha damakta fark yaratacak bir hamur lezzeti almış oluyoruz.Hamur bezeleri avucumuzu aldığımızda parmaklarımızın birbirine kavuşmayacağı büyüklükte olmalıdır. .Yağı bezeye yedirdikten sonra hamuru hırpalamadan ve çok bastırmadan oklava ile büyütelim.Aksi takdirde yap tezgaha yapışacağından çok unlamak zorunda kalırsınız ve tavada yanık un kokusu hoşunuza gitmez.Aceleye gerek yok. Hamur işleri aceleyi sevmez.Onunla anlaşma yoluna gidelim.Piştikten sonra hamurumuz tel tel,çıtır çıtır olmalı aynı annemden öğrendiğim gibi.En yakın zamanda içli,tahinli ve türetilebilen ve kolay olacak çeşitleri ile yazabilmeyi diliyorum.AFİYET OLSUN.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder